Eğer bir toplumda her birey liderliğe oynarsa, o toplumdu birlik, bütünlük, saygı, sevgi, dayanışma olmaz...
Bir Iğdır''lı olarak, Iğdır halkının yapısını dilimin döndüğü kadarıyla tahlil etmek istiyorum.
Iğdır, Türkiye ve Dünya''nın çeşitli yerlerinde yaşamlarını sürdüren Iğdır halkının tamamına yakını kendini lider hisseder. Bulundukları çevrede kendisine itaat edilmesini, sözünün dinlenilmesini, dur deyince durulmasını, sus değence susulmasını ister...
İkinci adamlık fıtratında olmayan, lügatlarında yer almayan Iğdırlılar, emir vermek, söylediklerinin yerine getirilmesini istemek, herkesin önlerinde el pençe divan durmasını arzulamak, onların en büyük hayalleridir...
Ancak; okumuş, aydın toplumlardan feodal bir yaklaşım beklemek, sadece bir beklenti olur. Her bireyin kendine özgü bir düşünce yapısı, sorgulama yeteneği, kendi doğrularını söyleme cesareti vardır...
Bu durumu göz ardı ettiğimiz takdirde, illa da benim sözüme itaat edeceksiniz dayatması sürdürüldüğünde, karşımıza çıkacak olan çelişkili manzara şöyle olur:
1-Konuşturulmayan toplum, içten içe kinlenir ve oluşumun tersine hareket etmeye başlar...
2-Konuşan toplum, aday olmak, lider olmak ister...
3-Konuşmayan toplumun itaat edilmesin istenir.
4-Konuşan toplum, her şeyi ben bilirim havasına kapılır...
5-Parti, dini ve sivil yapılanma içerisinde, hiyerarşi birbirini anlamayan ve dinlemeyen kişiler sayesinde hükmünü yitirir...
Siyasi arenadan, net tablo...
-Siyasi cenahta her kafadan bir ses çıkıyor.
-Kimse kimseyi beğenmiyor.
-Nasrettin hoca misali, tepsinin şerbetli tarafını herkes kendi önüne çekmeye çalışıyor.
-Partiler, seçmenlerini, seçmenlerde partilerini dinlemiyor.
-Bir gurup kayıtsız şartsız parti ve lidere itaat sloganı atarken, diğer bir gurup sorgulama hakkını kullanıyor.
-Aday adayları, kimsenin konuşma hakkı yok, ben varsam tüm akan sular durmalı, mutlak itaat olmalı, demeye getiriyor.
-Anlayacağınız birlik bütünlük oluşturamayanlar, pirim yapmak için hırçın davranmayı tercih ediyor...
Siyasette birlik bütünlük sağlanamadığı gibi, Din konusunda da birlik bütünlük sağlanmış değil... Her birey dini ipotek altına almış gibi davranır. Bilgisinin, birikiminin, yaptığı ibadetin karşılığını bekler, Allah rızası için yaptığı eylemin övgülerle karşılık bulmasını ister...
Din hassas bir konu, siyasi partiler gibi din değiştirmek çok istisna bir durumdur. Ancak din değiştirmeyip, din içinde din yaratan, Allah, Peygamber ve Kur''an ekseninden kayıp, din''i kendilerine göre yorumlayanlar, din içinde din yaratırlar...
Topluma baktığımızda bu bağlamda bir ayrışmanın olduğunu görmemiz mümkündür.
Hem siyasi bölünmüşlük yaşanıyor, hem dini bölünmüşlük yaşanıyor...
Milli ve manevi değerleri yıpranan toplumlar, birlik ve bütünlük içinde olamazlar.
Genel olarak bu olumsuzlukları göz önünde bulundurduğumuzda, karmaşık bir yapının varlığını görecek, toparlanma ve birliğin nasıl şekilleneceği noktasında bir hayli zorlanılacağı görülecektir...
Bir toplumda sıkıntı varsa ve bu sıkıntı sesli olarak düşünülmüyor ise, çözümü mümkün değildir. Günlük sohbetlerimizde masaya yatırıp eleştirdiğimiz konuları, sadece eleştirmekle yetiniyorsak, çözümü noktasında herhangi bir adım atmıyorsak, konunun ciddiyeti ve ehemmiyetinin vahimliğindendir.
Toplumda özgüven ve sorunları göğüsleme kabiliyeti kaybolursa, toplumsal hareket etme yeteneği de hükmünü yitirir.
Bu noktada gerçek lider devreye girer.
Lider,
Ya yol verir,
Ya yol gösterir,
Ya da yoldan çekilir...
Biz bu tanımların hiçbirini yapacak yetenekte ve cesarette değiliz...
Nedeni çok basit, haklılar, haksızlar kadar cesaretli davranmıyor.
Konuşurken etrafını kontrol eden bir toplum, ne lider doğurabilir, ne lider çıkarabilir.
Iğdır halkı nereye gidiyor?
Cabbar Şıktaş
Yorumlar