Birçok yazımda ara eleman sıkıntısına değinmiş ve işletmelerde yaş ortalamasının 40 ve üzerinde seyrettiğini vurgulamıştım.
Bir iş yerinin devamlılığının sağlanabilmesi ve kalifiye eleman sıkıntısının ortadan kalkması için o iş yerinde çırak bulunması gerektiğinin altını çizmiş; “İlla da üniversiteli olacaksınız diye bir kural yoktur. Üniversite okuma yeterliliğiniz yoksa yeteneğinize bağlı bir usta olabilirsiniz,” demiştim. Örneğin bir terzi, berber, elektronik tamircisi, mobilya ustası, kaynakçı, tornacı veya herhangi bir fabrikada üretim yapan bir kişi olabilirsiniz şeklinde yorumlar yapmıştım.
Yazılarımızın paylaşılmasının ardından aldığımız olumlu geri dönüşler ve doğru bir konuya değindiğimin vurgulanması beni sevindirdi. Ancak asıl sevincim, sanayide veya şehrin muhtelif yerlerinde esnaf arkadaşların yanında gördüğüm çıraklardan kaynaklanıyor.
Ailelerin, çocuklarına yapabilecekleri bir işi bulmak için yanlarına alıp sanayide ve diğer iş kollarında gezdirdiklerine şahit oldum.
Geçmiş yazılarımda vurguladığım gibi tekrar etmek istiyorum: Elbette okumaya meyilli, okuma kapasitesi yüksek gençlerimiz okusunlar. Ama okumaya meyli olmayan ya da okuma kapasitesi bulunmayıp eli sanata yatkın olan bir genci illa diplomalı yapacağız diye hayatını karartmanın bir manası yoktur. Çünkü ülkemizde diplomalı işsiz ordusu bulunmaktadır. Plansız bir üniversite giriş sistemi ve merdiven altı üniversitelerin artışı nedeniyle eğitim kalitesi düşmüş, bilgi yoksunu bir üniversiteli yetiştirme sistemine dönüşmüştür. Çocuklarımızın yeteneklerini köreltmek yerine, ustalık yapmalarına destek olmalıyız.
Milli Eğitim Bakanlığı, ülke genelinde sanat okullarını artırmalıdır.
Sanatkârlar, çırakların yetişmesi için gayret sarf etmeli, şefkat göstermeli ve onları disipline etmelidir.
Ebeveynler, “Çocuğum kirin, pasın içinde mi çalışacak?” duygusallığına kapılmamalı, bir ustanın bir doktor kadar kazandığını göz ardı etmemelidir.
Sanayide çırakları görünce sevindim ve bu sevincimi sizlerle paylaşmak istedim.
AZERBAYCAN DİASPORASI
Geçtiğimiz hafta Azerbaycan Diaspora Bakanı Sayın Fuad Muradov ve çalışma arkadaşları Iğdır’a bir ziyaret gerçekleştirdiler. Bir günlük ziyaret oldukça dolu ve yoğun geçti. Göreve geldiği günden itibaren azimle çalışan ve dünya genelindeki tüm çalışma arkadaşları tarafından takdir edilen Bakan Muradov, gece yaptığımız bir sohbette şöyle dedi:
“Birlikte olursak güçlü oluruz. Bunu birçok yerde görüyorum. Ancak sürekli biri, diğerinin aleyhinde olumsuz düşünüyor ve konuşuyor. Mesela Cabbar Bey’le ilgili de bana bir şeyler söyleyenler oldu. Ama ben Cabbar Bey’i kendim tanıyorum ve biliyorum. Diğer kişilerle ilgili söylenenleri de asla dikkate almam. Enerjimizi bu tür şeylere harcamanın bir manası yok. Bizim için önemli olan davamıza hizmet etmektir.”
Değerli okuyucular, herkesin şu gerçeği bilmesinde fayda var: Azerbaycan Diasporası, dünya genelinde 100’den fazla ülkede faaliyet göstermekte ve çalıştığı her ülkede Türkiye ile dayanışma içinde görev yapmaktadır.
Yeşil Iğdır gazetesi olarak, 70 yıldır ülkemizin bölünmez bütünlüğü için verdiğimiz mücadele neyse, Azerbaycan için de aynı duyguları paylaşmaktayız.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Azerbaycan’ın kederi kederimiz, sevinci sevincimizdir” sözünü şiar edindik.
Mehmet Emin Resulzade’nin “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” sözünden ilham alarak ve Umummilli Lider Haydar Aliyev’in “Biz iki devlet, tek milletiz” sözüne tabi olarak faaliyetlerimizi bu çizgide yürütmekteyiz.
Bugüne kadar hiçbir beklentimiz olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Günübirlik olaylardan etkilenip inandığımız değerlere sırtımızı çevirmedik, çevirmeyeceğiz.
İKİYÜZLÜLÜK
Toplumda “ikiyüzlülük” adı verilen bir hastalık var ve ne yazık ki bulaşıcı. Birine yaranmak için diğerini kötüleyen, bu yolla bir yere varmaya çalışan kişiler, vardıkları yerde kesinlikle yer edinemiyor. Çünkü foyaları kısa sürede ortaya çıkıyor. Herkes, herkesin ne mal olduğunu çok iyi biliyor.
Yanlış anlaşılmasın, bu sözler şahsımla ilgili bir durumu yansıtmıyor. Sadece görüp iğrendiğim bazı gerçekleri dile getirmek istedim.
Yüze başka, arkadan başka konuşan kişiden bir hayır gelmez. Gereksiz yere orada burada konuşup atıp tutan, sonra da aynı kişilerle kahve içenler bana her zaman tuhaf gelmiştir.
Hani derler ya, “Kişi ya sizi bilmez ya da kendi gibi bilir” diye. Bizim duruşumuzda hiçbir zaman değişiklik olmaz. Dost dediğimize ezelden ebede dost oluruz. Dost demediğimize de kahpelik yapmayız, mertçe uzak dururuz.
Kıymetli Kardeşim değindiğin iki yüzlülük konusu çok önemli Öyle bir hal almış ki Nerde Iğdırlı bir topluluk varsa orda iki yüzlülük yuva yapıyor bu durum bizim Iğdır halkının karakteri haline dönüşmüş durumda inanın Hemşerilerimizi görmeye gidiyoruz arkamızı dönüp evimize varmadan dedikoduları geliyor Bu durum çok vahim bir hal almış Bu durumun üzerine gitmeliyiz toplum olarak Milliyetçi Iğdır ünvanı gitmiş yerini iki yüzlülük almış Çok mağduruz bu durumdan
HAYIRLI SABAHLAR HAYIRLI İŞLER ABİ ALLAH YAR VE YARDICINIZ OLSUN SİZİN YAZILARINI İÇTENLİKLE OKUYORUM VE TAKIP EDİYORUM HER YAZILARINIZ İÇİN AYRI AYRI TEŞEKÜR EDERİM BU YAZINIZDA GİNE TEŞEKÜR EDERİM. SENİN YÜREĞİN GÜZEL OLURSA SÖZÜNDE GÜZEL OLUR YOLUNDA GÜZEL OLUR SONUNDA GÜZEL OLUR KİYEMETLI ABİM SELAMLA VE SAYGILARIMLA.