Bataklığı kurutmadan sivrisineği yok etmek mümkün değildir. Uyuşturucuyla mücadelede de benzer bir yaklaşım benimsenmelidir; öncelikle uyuşturucunun geçiş yolları kesilmelidir.
Kendi gazetemizde de zaman zaman haberini yaptığımız gibi, birkaç uyuşturucu satıcısının yakalanması uyuşturucu sorununu ortadan kaldırmaz. Bu sadece kısa süreli bir duraklama yaratır ve sonrasında satışlar daha hızlı bir şekilde devam eder. Polis ve Jandarma özveriyle çalışarak sürekli satıcıları yakalıyor, fakat bu yakalamalar son bulmuyor. Hatta yakalananların sayısı arttıkça, satıcıların ve uyuşturucu kullananların sayısı da artıyor.
Ülkemizde ve özelde Iğdır’da, milyonlarca uyuşturucu kullanıcısı ve binlerce satıcı ile iç içe yaşıyoruz. Ancak ne yazık ki bu sorun bir türlü çözülemiyor. Özellikle sınırlarımızdan kaçak olarak ülkemize sokulan uyuşturucu maddeler, gençliğimizi ve geleceğimizi tehdit ediyor. Kalifiye bireyler yetiştirmek yerine, bağımlı bir nesil ortaya çıkıyor.
Bu noktada, sadece kolluk kuvvetlerinin çabaları yeterli değildir. Toplumun her kesimi sorumluluk almalı. Aileler, çocuklarıyla daha yakından ilgilenmeli, onların sorunlarını dinlemelidir. Çocuklarının kimlerle vakit geçirdiğini ve hangi ortamlarda bulunduğunu yakından takip etmelidir.
Toplum da bilinçli olmalıdır. Mahallelerde, okullarda, iş yerlerinde herkes birbirine sahip çıkmalı ve uyuşturucuyla mücadelede aktif rol almalıdır. Kolluk kuvvetleriyle iş birliği yaparak, şüpheli durumları gizlilik şartıyla bildirmek büyük önem taşımaktadır.
Sivil toplum kuruluşları, siyasi liderler ve kanaat önderleri de bu mücadelede sorumluluk almalıdır. Toplumsal farkındalığı artırmak, bilinçlendirme kampanyaları düzenlemek ve uyuşturucunun zararlarını anlatmak için aktif rol üstlenmelidirler.
Din alimleri ise sadece namaz kıldırmakla yetinmeyip, uyuşturucuyla mücadeleyi sorumluluk hissiyle gündemlerine almalıdır. Vaazlarda bu konuyu dile getirerek, gençleri ve aileleri bilinçlendirmeli, toplumsal ahlakı korumaya katkı sağlamalıdırlar.
Sonuç olarak, uyuşturucu sorununu kökünden çözmek, sadece kolluk kuvvetlerinin değil, toplumun her kesiminin ortak çabasıyla mümkündür. Aileler, eğitimciler, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları ve din alimleri bu mücadelede üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelidir. Ancak bu şekilde bataklığı kurutup geleceğimizi güvence altına alabiliriz.