Öncelikle, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’müzü kutlayan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Yaptığımız işin zor ve meşakkatli bir meslek olduğunu biliyoruz. Gazetecilik sadece zahmetli olmakla kalmıyor; aynı zamanda dedikodular, baskılar, tehditler ve zaman zaman fiili saldırılar gibi birçok zorlukla özdeşleşiyor.
Elbette her meslek, liyakatle yapıldığında anlam kazanır.
Gazeteci, marangoz, demir doğramacı, asker, polis, doktor, bürokrat, amir veya memur; hangi mesleği icra ederseniz edin, görevinizi liyakatle yaptığınızda, kanun ve nizama uymayan birileri size tepki gösterse de çoğunluk sizi takdir eder.
Bizim meslekte de durum genelde böyledir. Ancak gazetecilik diğer mesleklerden farklıdır. Çünkü gazetecilik daha çok göz önünde olan, yazılanların kalıcı olduğu ve geri dönüşü olmayan bir meslektir.
Eskiden gazetecilik, “dördüncü güç” olarak görülürdü. Yasama, yürütme, yargı ve basın şeklinde sıralanırdı. Mesleğini hakkıyla yapan gazetecilere toplumda fark edilir derecede saygı duyulurdu.
Bugün de mesleğine saygı duyan ve mesleğini hakkıyla yapan gazeteciler vardır. Tarafsız bir bakış açısıyla olaylara yaklaşan, yalan ve kasıtlı habercilikten uzak duran, toplumda fitne çıkarmaktan kaçınan, ahlaki değerleri hiçe saymayan gazeteciler hala toplumun saygısını kazanmaktadır.
Ancak gazetecilik mesleğinin itibar kaybı, yukarıda sıraladığım hassasiyetlere dikkat etmeyen, gelişi güzel konuları kaleme alan ve yalan habere meyleden sözde gazeteciler yüzünden artmıştır.
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, “sosyal medya gazeteciliği” adı altında sahte hesaplarla insanların mahremlerinin deşifre edildiği, toplumun manevi değerlerinin hiçe sayıldığı bir ortam oluşmuştur. Bu durum, basının özgün ağırlığını zedelemiş ve dördüncü kuvvet olarak görülen basın kuruluşlarını etkisizleştirmiştir.
Öte yandan, hukuksuzluğu kanunlaştırmaya çalışan yürütme erki, insanları ekmeğe muhtaç ederek yönetim biçimlerini geliştirmiş; yerel idareciler ise gazeteciyi parmaklarında oynatabilecekleri etkisiz bir elemana dönüştürme çabasına girmiştir.
Oysa gazetecilik, yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığına bağlı kaldığı sürece saygın bir meslektir.
Gazeteciler, ekonomik zorluklar içinde ayakta kalmaya çalışırken her türlü baskıyla mücadele etmek zorundadır. Ancak bu baskılar karşısında kimi zaman suskunluğu tercih etmek zorunda kalabilirler.
Bu suskunluk yanlış anlaşılmamalıdır. Mesleğine saygı duyan hiçbir gazeteci baskılar karşısında susmaz, susturulamaz. Gazeteci sadece suskun görünüp olanları izler ve zamanı geldiğinde gerekeni yapar.
Bu vesileyle, 10 Ocak Gazeteciler Günü dolayısıyla mesaj gönderen, arayan, yazan ya da bizzat gelerek bizleri onurlandıran tüm dostlara bir kez daha teşekkür ederiz.