İsrail, Filistin ve Gazze’de dünyayı, özellikle de Müslüman dünyayı hiçe sayarak katliam yapmaya devam ediyor. Yıllardır süren bu katliamlara karşı bazı ülkeler sınırlı da olsa tepki gösteriyor; kimisi sözlü kınamalarda bulunurken, kimisi de fiili müdahaleye başvuruyor.
Bu fiili müdahalede bulunan ülkelerin başında Lübnan, İran ve Yemen gelmekte. İngiltere, ABD ve İsrail ise bu ülkelere yıllardır yaptırımlar uyguluyor; her fırsatta iç karışıklık çıkararak ve saldırılar düzenleyerek karşılık veriyor.
Türkiye’nin zaman zaman İsrail ile ilişkilerinde iniş çıkışlar olsa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’e karşı tutumu İngiltere, ABD ve İsrail’in hoşuna gitmiyor. İsrail, İran’da Hayiye’yi ve Hizbullah lideri Nasrallah’ı şehit etti; ardından Lübnan’da birçok İranlı komutan da İsrail saldırılarıyla hayatını kaybetti. İran ise dokunulmaz addedilen İsrail’e füze saldırısıyla yanıt verdi. “Demir Kubbe etkisiz kaldı” gibi söylentiler bir yana, İran’ın bu hamlesi İsrail’e dokunarak ona ciddi tahribatlar verip karizmasını zedeledi.
İsrail, Türkiye’ye karşı da aynı gerilimi yaşama ihtimalinden çekinerek, İngiltere ve ABD’nin desteğiyle Türkiye’ye Kürt ve PKK kartını gösterme tehdidinde bulunmaya başladı. İsrail’in bu tehdidi yeni değil, daha önceden de var olan ve bugünlerde daha belirgin hale gelen bir tehdit. Ancak devletin gördüğünü vatandaşın görmesi her zaman mümkün olmadığından, devletin bazı hamlelerini değerlendirirken biraz daha temkinli olmak gerekebiliyor.
Devlet Bahçeli geçtiğimiz haftalarda, sürpriz bir şekilde DEM Parti grubuna yönelip milletvekilleriyle tokalaştı. Kısa süre sonra da “Silah bırakacaksa Öcalan gelsin, mecliste DEM grubunda açıklasın” çıkışını yaptı. Bahçeli’nin bu açıklaması ülke gündemini bir anda hararetlendirdi. Kimileri onu eleştirirken kimileri destek verdi; DEM Parti yöneticileri bile “Biz bile bu kadarını beklemiyorduk” şeklinde şaşkınlıklarını ifade etti.
Abdullah Öcalan için “Tecridi kaldırılırsa TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini duyursun” diyen MHP lideri Bahçeli’nin sözleri geniş yankı uyandırırken, terör örgütü PKK elebaşlarından Cemil Bayık’ın “Silahlı güçlerin çekilip çekilmeyeceğine biz karar veririz; Apo karar veremez” ifadesi, PKK içinde grupların ayrıştığını ve Öcalan’ın örgüt üzerindeki etkisinin zayıfladığını gösterdi.
Bahçeli’nin bu hamlesi, bir bakıma “hodri meydan”dı. “Yüz yıl savaş sürmez; gel, silah bırakıyorum de, her şey son bulsun” diyerek Kürt halkına güçlü bir mesaj verdi. Ancak bu mesaja kayıtsız kalan Kürtler de var, eleştiren Türkler de. Şehit aileleri ve gaziler de bu tartışmada görüş bildirdi.
Fakat şu bir gerçek ki, Bahçeli’nin bu açıklaması İngiltere, ABD ve İsrail’in Türkiye’de oynamak istediği Kürt kartını büyük ölçüde boşa çıkardı. İsrail’in PKK ile iyi ilişkiler içinde olduğu bilinen bir gerçek; bölgede Kürt halkını yanına çekmeye çalışıyor. Ancak Kürt halkının çoğunluğu Müslüman ve genel olarak İsrail’in bu oyununa gelmez.
Kısaca, mevcut gündem özetle böyle. İsrail’in Türkiye’de Kürt kartını oynamasını Devlet Bahçeli engelledi. Bu hamleyle, PKK’nın içindeki liderlerin Öcalan’ı dinlemediği ve Öcalan’ın sadece bir sembolden ibaret hale geldiği ortaya çıkmış oldu. PKK’nın silah bırakma niyetinde olmadığı ve örgüt içindeki “Güvercin” ve “Şahin” kanat yapılanmasında Şahin kanadın daha baskın olduğu bir kez daha doğrulandı.
Bu süreç, önceki çözüm sürecinden farklı bir nitelik taşıyor ve Kürt halkının sınır ötesini de kapsayan bir kapsamda ilerliyor.