Eskiden ilimizde yüz kızartıcı bir olay yaşandığında, yıllarca konuşulur, konu konuyu açtığında yaşanan olumsuzluk kötü örnek olarak dile getirilirdi.
Artık o devirler çok geride kaldı. Gün geçmiyor ki ülkemizde yüz kızartıcı bir olay yaşanmasın. Her gün yeni bir olay, her gün yeni bir gündem ve bunca kepazeliğe rağmen, suçun faillerinin hiçbir şey yokmuş gibi davranması gerçekten şaşırtıcı bir durum.
Son 15 yılda ülkemizde çok şey değişti. Ülkemize gelen sığınmacılar ve göçmenler, bizim kültürümüze ve hukukumuzda yaşamaları gerekirken, elde ettikleri özgüvenle kendi yaşam tarzlarını burada sergileyerek toplumsal yapımızı bozdu. Ülkemize gelenlerin büyük çoğunluğunun, geldikleri ülkelerde suça bulaşmış kişiler olması ve bizim ülkemizde kendilerine tanınan imtiyazları sonuna kadar kullanmaları da bu bozulmayı hızlandırdı.
Mesela uyuşturucu eskiden de vardı, ama bu kadar kolay ulaşılabilen bir madde değildi. Ülkemizde caddeler, sokaklar, köşe başları, bakkallar, kahvehaneler, okul çevreleri her yerden kolaylıkla temin edilebilen uyuşturucu maddeler, milletimizin kimyasını bozdu. Zaten var olan suç güdülerini daha da ön plana çıkardı.
Vatandaşlarımız arasında suç işleyenlerin sayısı artıyor, peki kanunlarımız neden ağırlaştırılmıyor? Geçtiğimiz günlerde polis kardeşimiz Şeyda Yılmaz’ı şehit eden alçak için devlet, milyonlarca para harcayıp bu kişiye cezaevinde bakacak. Aradan zaman geçtikten sonra ise biri çıkıp genel af ilan edecek ve bu katil yine halkın arasında dolaşıp yeni kurbanını arayacak.
Herkes bir şekilde bu soruyu soruyor: “Biz hangi ara böyle olduk?”
Gerçekten de biz hangi ara bu kadar vurdumduymaz olduk? Nasıl bu kadar acımasızlaştık? Aile içi şiddet, ensest, tecavüz, çocuk istismarı, ahlaki çöküntü... Bunlar nasıl oldu da bizim insanlarımızın bazılarında bir yaşam şekline dönüştü? Hani biz Müslümandık, bir Müslüman bilerek bir karıncayı bile incitmezdi. Ülkemizde neredeyse her kişiye bir cami, medrese, tarikat, imam hatip, ilahiyat, bunlara bağlı dernek, sendika ve sivil toplum kuruluşu düşüyor. Peki, neden bunların hiçbir etkisi yok?
Çok yazık gerçekten... PKK’nın saldırısında şehit olan asker ve polis yüreğimizi yakar, ama düşmanımızı biliriz. PKK'nın hainliği 50 yıldır biliniyor, fırsat buldukları anda saldırıp askerimizi, polisimizi, kamu görevlisini ya da sivili şehit ediyorlar. Ama içimizde dolaşan, bizden biri gibi davranan ve nerede ne zaman saldıracakları bilinmeyen hainlerin sayısının bu kadar artması, hiç de iyiye işaret değil. Gencecik, melek yüzlü bir polisimizin şehadeti, Narin bebek gibi yüreğimizi sızlattı.
Basın ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla, ülkemizde yaşanan olayların bu yolla daha hızlı duyulması beni kesinlikle endişelendiriyor. Umarım bu durum hükümet yetkililerini de endişelendirir ve ülkenin huzuru için bir çalıştay düzenlenir. Siyasiler oy ve istikbal derdine düşmüş olabilir, ama devletimizin kadim geleneği gereğini mutlaka yapacaktır.