Yıl Sonunu Görebilir Miyiz Bilmiyorum
Eminim herkes farkında ve bu durumdan herkes son derece mustarip… Ekonomik kriz, artık vatandaşımızın günlük sohbet konusu haline geldi. Sabah erkenden iş başı yapan esnaf, akşama kadar komşusuyla sadece ekonomik krizin yarattığı tahribattan bahsediyor, borçlarını ödeyemeyen vatandaş ise birbiriyle borç isteme muhabbeti yapıyor.
Yerel seçimlerin ardından bıçak gibi kesilen ticaret, o günden bu yana her geçen gün ağırlaşarak devam ediyor. Haftalarca siftah etmeden dükkan kapatan esnaf, geliri olmadığı gibi giderini de kısamadığından yılın sonunu görebilir mi bilmiyorum.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tasarruf tedbirleri kapsamında kemer sıktırmaya başlaması, en çok küçük ve orta ölçekli esnafı etkiledi. Çünkü büyüklerin hareket manevrası küçük esnafa göre çok daha geniştir. Küçük esnaf tedbir almaya kalkarsa işyerini kapatmak zorunda kalır, büyük esnaf ise en fazla işçi çıkararak günü kurtarır ya da birçok kolda ticaret yaptığı için birinden olmasa diğerinden takviye ederek durumu kurtarabilir.
Bir yandan işsizlik krizi, diğer yandan aşırı fiyat artışları… Ek vergiler, işçilik maliyetleri, hammadde maliyetleri, sürümün düşmesi gibi sebepler, son kullanıcıya ulaşıncaya kadar ürünlerin fiyatlarının oldukça yükselmesine neden oluyor. Hiç kimse bu ülkede asgari ücretle geçinen insanlar, öğrenciler ve işsizler olduğunu düşünmüyor.
Hem hükümetin getirdiği ek sorumluluklar ve tasarruf tedbirleri, hem de büyük tüccar ve esnafın durumdan faydalanarak yaptığı aşırı fiyat artışları, son kullanıcıları içinden çıkılmaz bir duruma sokmuş; küçük ve orta sınıf esnafı ise kara kara düşündürmeye başlamıştır.
"Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz." Bu esnaf ve bu halk, hiç kimse kusura bakmasın, bu ayazı asla unutmaz. Çünkü artık geçinebilmek imkansız hale gelmiş durumda. Iğdır gibi bir yerde ev kiraları 15-20 bin TL bandında. Bir sigortalı işçi 17.002 TL maaş alıyor. Bir de öğrencisi olduğunu varsayarsak, öğrencinin il dışında yaptığı masrafları artık siz düşünün. Sanırım bunları hiç düşünen yok, şayet düşünen olsa mutlaka önlem alır, insanların rahatlaması sağlanırdı. Deme ki hazine gerçekten boşalmış ve "Yapacak bir şey yok, vatandaşa yüklenebildiğimiz kadar yükleneceğiz," diye düşünülüyor.
Tasarruf tedbirleri illa da vatandaşa ve küçük esnafa mı yansıtılmalı? Birçok üst düzey kurumda kısılabilecek onca israf varken, vatandaşa bunca yük yüklemek nasıl savunulabilir? Elbette bu ülke birçok kriz gördü, devalüasyon yaşadı, ama hiç bu kadar derin bir krizle karşılaşmadı.
Ülkenin ezici çoğunluğu sokağa çıkmaya korkar oldu. Çünkü artık sokakta yürümek bile masraf anlamına geliyor. Bakmayın siz birkaç ruh hastasına; onlar fanilasını kesip mendil yapmayı, bir pantolonu 6 ay üzerinden çıkarmamayı, bir çizgili tişörtü on sene giymeyi marifetmiş gibi göstermeye çalışabilir. Ama bu, normal insan yaşamına verilecek bir örnek değildir.
Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu dar gelirli ve yaşam kalitesi her geçen gün daha da kötüleşiyor. Çünkü alım gücü düşmüş ve düşmeye devam ediyor. Yani beyler, anlayacağınız vaziyet hiç iyi değil. Ülkede adı konmamış bir devalüasyon var; parası olan parasını faizde bekletip ticareti durdurmuş, parası olmayan ise artan fiyatlar nedeniyle geçim sıkıntısı yaşıyor. Direnmeye çalışan, işçi çalıştırıp sigorta primi ödeyen, kira ödeyen, vergi ödeyen esnaf, kaçak göçek çalışanlarla rekabet edemediği için kaderine razı olarak yılın sonunu getirebilecek mi bilmiyorum.
Sevgili yöneticiler, sessiz çığlıkları duymalısınız ki sorunun çözümüne odaklanabilesiniz. Bana öyle geliyor ki bu çığlıklar duyulmuyor. Elbette çok kazananlardan çok vergi alınsın, çok iş yapanlar denetlensin, ama sabahtan akşama kadar nasıl bir akıbetin kendisini beklediğini bilmeyen esnaf da düşünülerek hareket edilmesi gerekmektedir.
Ağzına yüreğine sağlık abe????????????????????