Sabır ve Bedel Ödemek
Hayatımız meşakkatli, zor ve sarp yamaçlarla doludur. Doğal engeller, beklenmedik olaylar, çeşitli güçlükler ve bazı insanlar, yaşadığımız sürece bizi ziyadesiyle yorar ve yıpratırlar.
Sabır, erişebileceğimize inandığımız bir hedefe varmak için, usulünce çalışıp çabalamak, geçirilmesi gereken süreyi telaşsız ve sükûnetle beklemektir.
Baştan çıkartıcı etkilere karşı direnebilmek, zorluk ve sıkıntılara, şikâyet etmeden katlanabilmektir.
Kısaca sabır, acılara ve zorluklara dayanma gücüdür, manevi bir terbiyedir. Yakınlarımızın can kaybı, mal kaybı, ölüm, hastalık korkusu, savaş, açlık tehlikesi, ticari yatırımların zararı gibi, maddi ve manevi sıkıntılar, acılar insanın olgunlaşması adına birer imtihandır. Sabır, bu imtihandan başarıyla geçmesinin adıdır.
Sabır gücünü elde etmek için, sonuca ulaşma inancı ve azmini gösterebilmektir. Çünkü ancak inanarak sabredenler sonuca ulaşır. Çalışmaları usulüne uygun yapabilmektir. Her konuda sonuca ulaşmak için, belli bir sürenin geçmesi gerektiğini bilerek, o süreci çalışarak yaşamaktır. Baştan çıkarıcı etkilere karşı direnebilmektir. Vesvese verenin aşıladığı kuşku, korku, umutsuzluk, çaresizlik, cesaretsizlik gibi yıkıcı etkilere karşı durabilmektir.
Bir başka gerçek ise, insan “sabır”ı kolay beceremez. Çünkü doğasında, yaradılışında, “Çabuk bıkma” özelliği vardır. Aynı olayların, değişiklik göstermeden sürüp gitmesini benimser. Heyecanı solar, hevesi söner. Ancak, doğru sabrı becerirse, hem kendini değiştirerek yükselir hem de olaylardaki değişimi fark eder. Bulduğunu da, emekle ve çabayla güzelleştirir, yeniler ve Yunus Emre’nin, “Her dem yeniden doğarız / Bizden kim usanası” sözünün sırrına erer.
Sürekli ve inançla bir işi yürütmek, arzulara hâkim olmak kolay değildir. Hiddeti dizginlemek, dışarıdan gelen saldırı ve engellemelere direnmek de kolay değildir. Bu nedenlerle, her şey gibi sabır da öğrenile bilinir, öğrenilmelidir de. Bu öğretide, sabırlı ve bilgili insanların katkısı çok yararlı olabilir. Sonucunda insan, iyi ve doğru olanı yapmaya, kötü ve zararlı olandan sakınmaya alışarak, dayanma gücünü arttırarak, sabırlı olanlara özenerek, günün birinde sabır kudretini kuşanabilir. Sabır ile de, birçok bilgi ve beceriyi de kazanabilir.
Sabır, kelime olarak tek gibi görünse de, dilimizde taşıdığı özelliklere göre ayrı tanımlamaları da içinde barındırır. Örnek olarak, dünya nimetlerinin azı ile yetinmek bir sabır gerektirir ve “Kanaat” olur. Güçlüklere katlanma şeklinde gösterilen sabıra “Tahammül” diyoruz. Süreklilik gösterdiğinde de “Sebat” adını alır ve insana üstünlük kazandırır. Sabır, ruhun melekesi olan güzel bir huydur. Yaşamda olgunlaşmanın, dünya imtihanında başarılı olmanın yolu sabır ile aşılır. Hayırlı iş işleyenlerin, usanç duymadan, sabırla hayra devam etmeleri, kendilerini manen yüceltir. İbadette de sabır gerekir ki, devamlılığı sağlanabilsin.
Bin Bir Gece masallarını hepimiz biliyoruz. Şehrazat Şehriyar kendisini öldürmesin diye masal anlatmaya başlar. Masalın devamını merak eden Şehriyar, Şehrazat’ı öldüremez ve bu durum bin bir gece sürer. Bin bir gecenin sonunda Şehrazat’a âşık olur ve evlenirler. Çok basit ama içinde çok fazla incelik barındıran bir hikâyedir bu.
Masalın ve masalcının nasıl birbirlerinin önüne geçtiğini görürüz bu hikâyede. Masalı dinlemeyi kabul edenin nasıl başka bir masal kahramanına dönüştüğünü görürüz. Anlatıcının hem kendi hayatını kurtarışını hem de bir zulmü durduruşuna şahit oluruz. Eskilerin eskimeyen tabiri ile “seni öldürmeye gelen sende dirilsin” mantığı bu hikâyede de işlemeye devam eder.
Zor zamanlarda zor görevler üstlenen ve hep bedel ödeyen bizler olduk. Gençlik yıllarımızda 1970’li yıllar… O yılar benim gençlik yıllarım, Anadolu halkının çileli yılları. Cehaletin, yoksulluğun hüküm sürdüğü acılarla dolu hüzünlü yıllar. İzleri derin oluyor acıların. Bu nedenle olsa gerek o yılar anılarımda hep taptaze yaşar durur. Bugünleri iyi anlayabilmek için geçmişi de bilmek gerekiyor.
Mahalleler bölünmüş, kardeşler arasında fikir ayrıcalığı. Sol, sağ kavgası. Bizler “Ay Yıldızlı” bayrağımızın gölgesinde, Vatanımızın, Milletimizin azizliğini bildik ve yanında yer aldık. Bedel ödedik. Adamın adamı olmakta yoktu, adam satmakta... Kula kul olmakta yoktu. Yalnız Yüce Allah’a kulluk eder, yalnız ondan yardım dilerdik... Ölümlerle eylenen tunç yürekli gençlerdik... Doğruyduk, dürüsttük, temizdik... Adımız geçince, bayrak gelirdi akla. Efendiydik, alçak gönüllü idik, asildik. Adımız geçince adam gelirdi akla. Yedi düvele örnektik, namertlik, kalleşlik haşa. Menfaat nedir bilmezdik... Bizler vatanını, milletini seven ülkücülerdik. Şimdi ne oldu söyle bize. O ruhu, o aşkı, yeniden anlat bize... Ülkücü denince, akan sular dururdu. Aşk bile, önünde oturur selam dururdu... Ölenlerimiz şehit, kalanlarımız gaziydi. Ülkücülük; tepeden tırnağa, muhteşem bir maziydi...
Bizim o gençlik yıllarımız ve ülküdaşlarımız birer birer gittiler, Dillerinde tekbir, dudaklarında Kürşat naraları, Uzun saçlarında kurt nefesi esen rüzgârlar, O Oğuzlar birer birer gittiler. Onlar, Oğuz mayası gök ışığın erleri, Onlar, Türk’ün kahraman çerileri. Mor dağların göğsünde kaldı pençe izleri, Yolumuzu aydınlatır, öğüt dolu sözleri.
Bedel ödedik, ödemeye devam ediyoruz. O dönemlerde Turan demek suçtu, şimdi herkes Turancı olmuş.
Sabrettik, sabretmeye devam ediyoruz. Yüce yaratıcımız Allah (cc), Kur’an’-ı Kerim’de bizi zaman zaman imtihan edeceğini şöyle beyan eder: “Ant olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, ‘Doğrusu biz Allah’a aitiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz’ derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.” (Bakara, 2/155-157)
Evet, son dönemde ayette buyurulan imtihanların hepsini milletçe yaşadık. Bu durumda karamsar tabloyu kaldıracak ortadan birinci yol psikolojik açıdan güçlü olmamızdır. Sabırla nezaket birleşince, güç doğar. Ve unutma! Rabbin vazgeçenlerin değil, sabredenlerin yanındadır. Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır. ( Şeyh Edebali)
Sabrınız Bol Olsun