Çünkü herkes işsiz.
Hiç kimse yaptığı işten memnun değil.
Mutsuzluk, somurtkanlık, tebessümü unutmak artık alışkanlık hâline geldi.
Daha önceki yazılarımda da değinmişimdir: Esnafın, küçük ölçekli işletmelerin gideri azaltılmadan, her geçen gün çeşitli talimatlarla köşeye sıkıştırılan esnaf artık bocalıyor. Ne yapacağını, nasıl bir birikim yapacağını bilemez durumda. Bırakın birikimi, nasıl ayakta kalacağını düşünür hâle gelmiş durumda.
Maliye Bakanlığı’nın çıkardığı tasarruf tedbirleri ve vergi toplama hamleleri, esnafın yükünü her geçen gün daha da ağırlaştırıyor. Emin olun, sahada çok ciddi ama sessiz bir tepkiyle karşılanmaktadır.
Elbette herkes üzerine düşen oranda vergi versin; devletin ayakta kalması için vergi şarttır. Ama gelir düzeyi sınırlı, kira, işçi, sigorta ve daha birçok kalemde gideri olan bir işletmenin ayakta kalabilmesi de hesaplanmalıdır.
Birkaç firmanın işinin iyi olması, gelirinin üst seviyede olması geneli yansıtmaz. Elbette devletin vergi memurlarının elinde tüm veriler vardır. Ancak bu veriler baz alınırken kişinin görünmeyen giderlerinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Şöyle ki; bir esnaf aynı zamanda bir aile reisidir. Çocuğunun okulu, üniversitesi, yurt veya eğitim giderleri hiç de azımsanacak rakamlar değildir. Keza bir babanın evladını evlendirmesinin bedeli de göz önünde bulundurulmalıdır.
Sadece iş yerinin geliri üzerinden hesap yapıldığında bu rakamlar çarşıya uymaz. Uymadığı için de çarşı çok huzursuz. Çarşı esnafının yüzü gülmüyor.
Maliye Bakanı’nın başlatmış olduğu uygulamalar elbette olması gerekendir. Ancak bu durum Avrupa’da bile böyle işlemiyor. En azından işletmelerin giderleri ve sosyal devlet olma gereklilikleri kişinin kazancına engel teşkil etmiyor.
Bizde ise çarşı esnafı ne iş yapsa ürkerek hareket etmekte, kazancının giderlerini karşılamadığını görünce telaşa kapılmakta ve iş yeri devretme veya kapatma yolunu tercih etmektedir.
Sevgili yöneticiler; ben ülkemizin en ücra köşesinde bile yayın akışını 70 yıldır sürdüren bir gazeteciyim. Gördüklerimi sizlere sunmak ve vatandaşın tenceresinin sıkıntılı olduğunu hatırlatmak isterim.
Elbette uzman kişiler veri akışına göre değerlendirme yapabilir. Ama ben sahada pratik bakıyorum. Düz mantıkla kazancımla giderimi dengelemeye çalışıyorum. Çarşı esnafı bu kritere göre yarınını şekillendirmeye çalıştığında emin olun mutsuzluk hemen öne çıkıyor. Evdeki hesabı çarşıya uymadığı için tepki veriyor.
Ülkemiz güzel bir ülke. Öz kaynaklarımızı doğru kullanıp gereksiz giderleri önlediğimiz takdirde çarşının küçük esnafının peşine düşmemize hiç gerek kalmaz.
Iğdır sınır bir şehir. Dışarıdan bakanlar burada yoğun bir kaçakçılık olduğunu, illegal işlerin kol gezdiğini varsayabilir. Sevgili okuyucular, dışı sizi içi bizi yakan bu düşünceniz emin olun tamamen ütopyadır. Devletin kolluk kuvvetleri illegal işe elbette geçit vermemek için gece gündüz çalışır. Birkaç kişinin yapmış olduğunu varsaysak bile bu, şehrin ekonomisine yansıyan durumlar değildir.
Çarşı esnafına kulak verilmelidir. Anketler yapılarak vergi uygulamaları ve insanların geçim durumları masaya yatırılabilir. Ortada ciddi bir memnuniyetsizlik var ve bu rüzgâr yarınlarda telafisi mümkün olmayan izler bırakarak devam edebilir.
Iğdır’ın Geleceği
Ülke genelinde yaşanan ekonomik krizden Iğdır da fazlasıyla nasibini almış durumda.
“Geleceğe ümitle bakıyoruz.” diyerek, bir nebze de olsa diğer illerden farkımız olduğunu düşünüyoruz.
Şöyle ki; belki bugün çarşı esnafı dâhil halk emeğinin karşılığını alamıyor olabilir ama yarınlarda bunu telafi edecek umudu taşıyor.
Çünkü Zengezur Koridoru’nun açılması durumunda bölgenin çok ciddi bir cazibe merkezi olacağı hepimizin malumu.
Keza Ermenistan kapısının açılması durumunda, hemen karşımızdaki yaklaşık 3 milyonluk bir nüfusun Iğdır üzerinden dünyaya açılacağı gerçeğiyle karşı karşıya kalacağız.
Dün Karabağ işgal altındayken “Ermenistan kapısı asla açılamaz” diyorduk. Bugün Karabağ sorunu kalmadığına göre, Ermenistan da anayasasında bulunan toprak talebinden resmî olarak vazgeçtiği andan itibaren kapının açılmaması için hiçbir sebep kalmayacaktır.
Tren yolu çalışmaları başladı. Bu hattın tamamlanması yaklaşık 5 yıl sürecektir. 5 yıl sonra bölgemizde demir yolunun sağlayacağı artıları hep birlikte müşahede edeceğiz.
Şunu da parantez içinde belirtmek isterim: Demir yolu yüklenici firmaları, Kalyon ve Cengiz Holding, satın almalarını daha çok Iğdır esnafı üzerinden yapsa çok daha iyi olur. Kılı kırk yarıp buradaki esnafı fabrika satışıyla kıyaslayıp batıyı tercih etmeleri bölge esnafına katkı sağlamaz.
Genelde ülkemizin, özelde ise tarım şehri Iğdır’ın en büyük sorunu kuraklıktır. Tarım arazilerinin verimli kullanılabilmesi ve sulamasının zamanında yapılabilmesi için özellikle belirtmek isterim ki; Iğdır Milletvekili Cantürk Alagöz’ün gayretli girişimi neticesinde 60 yıldır yapılamayan Ünlendi Barajı’nın bitme aşamasına gelmesi, Tuzluca Depolama Barajı’nın da hızlı bir şekilde yapımına başlanması bölgemiz açısından son derece önemli bir gelişme olarak karşımızda durmaktadır.
Ülke genelinde yaşanan su sıkıntıları, Ünlendi ve Tuzluca barajları ile birlikte Iğdır Ovası’nın potansiyelini ve cazibesini maksimum seviyeye çıkaracaktır.
Bu vesileyle, siyasi kimliğiyle bizleri gururlandıran milletvekili ve aynı zamanda iş insanı olan Cantürk Alagöz’e ne kadar teşekkür etsek azdır.
Umarız devlet büyüklerimiz vatandaşın içindeki sıkıntılara kulak verir, doğru adımlarla halkın rahatlamasına olanak sağlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: