Çünkü gençlerimiz organize bir şekilde önce madde bağımlısı yapılıyor, sonra da suça bulaştırılıyor.
Mutlaka sizler de dizi şeklinde yayınlanan çete savaşlarını, cezaevi katliamlarını, motorlu suikastçıların eylemlerini ve çeteler arası hesaplaşmaları izlemişsinizdir.
Bu kişilerin yaş ortalaması 15-25.
Ülkemizde 15-25 yaş aralığında on binlerce çocuk eğitimden, sanattan koparılıp sokaklara salınmış ve her biri adeta bir suç makinesine dönüştürülmüştür.
Eylem yapan çocukların hemen hemen hepsinin 18 yaşından küçük olması bir tesadüf değildir.
O çocukları yöneten, organize eden ve suça teşvik edenler ise kesinlikle 18 yaşın altında değildir.
Hani ülkemizde sıkça bahsedilen derin yapılanmalar, gizemli örgütler ya da mafya modelleri var ya; işte bunlara hiç benzemeyen, farklı bir güç veya güçler çocukları hedef tahtasına koymuş durumda.
Gençler, yetişkinlere göre aksiyonu ve heyecanı daha çok severler. Çünkü onların kan akışı daha hızlıdır, gözleri çoğu şeyi görmez, tek düşündükleri ise mahalledeki abilerinden “aferin” alabilmektir.
Peki gençleri suç makinesine dönüştürmeden önce ne yaptılar?
Önce onları uyuşturucuya alıştırdılar.
Ülkenin en ücra köşelerine kadar uyuşturucunun girmesini sağladılar.
Mesela Iğdır’da her tür uyuşturucunun girmediği tek bir köy, mahalle ya da sokak kalmamıştır.
Okullar açıldı, köylünün karpuz-kavun sezonu başladığı gibi, uyuşturucu sezonu da daha çok hareketlenmeye başladı.
Her okulun çevresi satıcılarla dolup taşacaktır.
Hatırlarsanız, PKK’nın ayakkabı numarasına varana kadar bilen eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, uyuşturucu satıcıları için polise “Gördüğünüz yerde ayaklarını kırın” talimatı vermişti.
Allah var, ayaklar kırıldı ama bu kez tırlarla getirmeye başladılar.
Bu ülkeye, kuruluşundan bu yana hiç bu kadar uyuşturucu girememişti.
Bu ülkede sağ-sol dönemlerinde, PKK’nın en azılı olduğu 90’lı yıllarda bile gençler bu kadar suça özendirilmemiş, çeteleştirilmemiş ve suça sürüklenmemişti.
Şimdi ise 16 yaşındaki çocuklara suç işletiliyor, insan öldürtülüyor, yetkililer de birkaç yakalama dışında sadece seyrediyorlar.
Yani bu çocukları kim örgütledi?Kim bu çocukları maddeye alıştırdı?
Kim suça itti?
Anne babaları neredeydi, neden müdahale edemediler?
Neden herkes suskun?
Neden illa bir tanınmış kişi öldürüldüğünde gündem olup sonra unutuluyor ya da unutturuluyor?
Bu sorulara yanıt bulunmadığı ve gereği yapılmadığı sürece yarınlarımızın güvenli olacağını söylemek pek mümkün değildir.
Yöneticiler kızmasınlar ama yönetemedikleri apaçık ortadadır.
Çünkü devlet yüzünü gösterse, yaprak dalından kopup yere düşecek olsa devletten izin almadan havada asılı kalır.
Ama maalesef devlet şu anda ne yapıyor, doğrusu bilmiyoruz.
Din adı altında bu ülkenin kurucusuna her gün koro halinde küfreden müptezellerin sırtı sıvazlanırsa, Genelkurmay Atatürk’e küfredenlere ses çıkarmazsa, Atatürk’ün partisi CHP başta olmak üzere diğer siyasi partiler sessiz kalırsa; elbette ülke gençlerinin yarını pek de iyiye gitmeyecektir.
Siyasi partiler bugün vardır, yarın yoktur. Onlar bugünü kurtarıp yarını sağlama almak için mücadele ederler ve gün geldiğinde biterler. Ama devlet bakidir.
Devletin devamlılığı için milli duygularla dolu devlet adamları, siyasi iradeden bağımsız olarak görevlerini yapmak zorundadır.
Şu anda bu durum nasıl işliyor, devletin derinliği var mıdır yok mudur, kozmik odanın patlatılmasından sonraki süreçte böyle bir üst akıl devrede midir bilmiyorum.
Endişem şudur: Siyasi ikbal için harcanan mesai, devletin varlığını göz ardı etme zaafiyeti geliştirebilir.
Çünkü sokaklara baktığımızda bir zaafiyet olmasa, sokaklar çeteler tarafından yönetilmez.
Şu an itibariyle sokaklar suç makinesi çocuklarla dolu. Hiçbirinde adap, erkân, büyük-küçük anlayışı yok.
3-5 bakanlığın bütçesine eş değer bütçeye sahip, Milli Eğitim’den çok kurumsallaşmaya sahip Diyanet İşleri, aynı zihniyetle Osmanlı’yı yeniden doğurma anlayışıyla çalışmakta; Diyanet’i kuran Atatürk’e bilinçli şekilde, yine Diyanet bünyesinde maaş alanlar tarafından hakaret ettirilmektedir.
Yani tüm bunları bir araya getirdiğimizde “ahlaklı nesil” gibi söylemlerin bir fiyasko olduğu görülmektedir.
Ülkenin gençleri uyuşturucuya ve çete tetikçiliğine yönlendirilmektedir.
Sevgili idareciler, zorunuza gitmesin, bu benim yazabildiklerimdir. Yazamadığımız o kadar çok şey var ki. Yazamadıklarımızı da sizin bildiğinizi biliyoruz.
Ölümlü dünya, kimse ebedi değil. Devletimizi, geleceğimiz olan gençlere daha güvenli ve güzel şekilde emanet edelim istiyorum.
Şehitlerimizin kanıyla al kırmızısını alan bayrağımızın başımızda ilelebet dalgalanmasını istiyorum.
Askerin, polisin, sınırımızı koruyan vatan evlatlarının tarikat-cemaat emirleriyle değil, kurumlarının hiyerarşisine göre görev yapması gerekmektedir.
Umuyorum ki yarınlarımız bugünlerimizden daha güvenli ve huzurlu olur.
Yorumlar
Kalan Karakter: